Bence artık hayat, gerçekten pandemiden önce ve pandemiden sonra diye ikiye ayrılıyor. Pandemiden sonra Bodrum’a taşınmak öncesinden çok daha farklı. Yakıcı bir güneş, şahane bir deniz, yapacak çok şey.. Fakat siz evinizden çıkamıyorsunuz..
Çıkıyorsunuz ama sadece maske ile aynı şehirde yaşadığınız zamanlarda ki gibi market alışverişine. Taşındığımız ilk zamanlarda halen şehirdeymişiz gibi psikopatça dikkat ediyordum. Ben markete gitmeden tazecik sebzeler, meyvalar bize nasıl gelir diye araştırırken. İnstagram’ da kendilerine rastladım.
“Pazardan Gelsin” Bodrum’ da güzel bir sistem kurmuş. Siz seçiyorsunuz neye ihtiyacınız var ise çevre pazarlardan en tazeleri seçilip uygun hijyen şartlarında kapınıza kadar getiriliyor. Anne reçelinden, köy yumurtasına avokadosundan, çeşit türlü otlarına kadar mis gibi size ulaşıyor. Bir de çok tatlılar. İlk sipariş verdiğimde istediğim bir ürünün tazesini bulamamışlar başka bir pazara gidip 2 saat sonra teslim etsek olur mu diye aradılar. Bence çok şahane ve hayat kurtaran bir hizmet.
Sonra sonra baktık pek kimseciklerin olmadığı saatleri keşfetmeye başladık. O saatlerde denize gitmeye çocukların istediklerini o saatlere göre ayarlamaya çalıştık. Bir önceki yazıda da belirttiğim gibi artık pazarımıza da gidiyoruz, denizimize de ama daha tenha saatlerde.
Ev bakarken de ona göre seçmeye çalıştım. Kafamı en çok kurcalayan o çok soğuk 2 ayda nasıl ısınacağımızdı. Evet yazın çok sıcak 2 ayın karşılığında, çok soğuk 2 ay var Bodrum’ da! Temmuz, Ağustos gerçekten bazen nefes aldırmıyor. Buna karşılık Ocak, Şubatta çılgın bir rüzgar oluyormuş. Yağmurlar fena yağıyor onu deneyimledik geçen gün. Öğleden sonra köpeğimiz Murphy, huzursuzlanmaya başladı. Anladık ya yağmur geliyor yada deprem bir şey olacak. Akşamüstü şimşekler kendini gösterdi. Uzun süredir böyle gürültülüsünü duymamıştım. Bir anda yağmur başladı. Üst kat terasta kalakaldık. Herkes birbirine bakıyor. Üstü ahşap pergola ile kapalı terasın her yerinden sular damlamaya başladı. Camla kapamışlar etrafını o anda camları açıktı biz kapatana kadar teras yarısına kadar su içinde kaldı. Birazdan eve girecek n’apacağız falan derken giderin tıkalı olduğunu farkettik. Gideri açsakta mümkün değildi o kadar suyun bir anda gitmesi. Bir anda yağmur kesildi yaklaşık 45 dakika aralıksız yağdı. Buralarda trafoya çok fazla yıldırım düşermiş. Ve “çat” elektrikler gitti. Sonrası mumlar, anne sıkıldımlar, hadi uyuyalımlar derken gece 3 gibi gelmişti elektrik. Fakat hemen halletmeye çalışıyorlar o güzel, onu da birkaç kez gelip gitti öyle anladım. Bu ilk yağmurumuzdu. Anladık ki kış sert geçecek. Şimdiden gölge oyunlarına ağırlık vermek ve çalışmalara başlamak lazım.
Tabi tüm bunlar olurken ısınmayı da düşünüyor insan. Çoğu ev klima ile ısınırken, soba kuranlar da var. Bizim şansımıza sanayi tüpü ile dönüyor evde herşey. Bu evi seçmemde büyük rol oynadı 3 de çocuk olunca. Yoksa her şekilde ısınılır. Su, ocak ve kalorifer bu tüplere bağlı. Şu anda tüpün tanesi 350 tl. fakat yakında zam gelecekmiş. Bize söylenene göre bir 6 ay götürüyor tek tüp. Yine de hesaplandığında İstanbul’ da ödediğimiz doğalgaz faturalarına göre çok daha uygun. Bodrum, ödül ve cezalarını hep aynı potada eritiyor. Sonuç hep berabere.
Geçen senelerde açık olan çoğu mekan kapalı, açık olanlarda çat diye 12 de müziği kesiyorlar. Bu sene bu uygulamanın değişeceğini sanmıyorum. Yine de arada garip bir kalabalık oluyor. Gece 12 den sonra kimsecikler kalmıyor. Ben bu halini de çok sevdim.
Bakalım kahramanlarımızı bundan sonra nasıl maceralar bekliyor…