Bugün ilk kez şöyle cümleler kurarken buldum kendimi;
- Bahçeyi suladım çıplak ayak.
- Avokadomu ektim toprağa.
- Ardından buzlu kahvemi yaptım ve bahçemde içtim. (pek kahve içebilen birisi değilim)
O sırada telefondaydım. Kelimeler ağzımdan dökülüverdi. Önce bir yabancılaştım kendime. Neredeyim, n’apıyorum kafası geldi. Sonra birden aklıma sucu geldi. Ne yavaş yerdeyiz gerçekten. İnsanın dün söylediği su 1 gün sonra gelir mi arkadaş ya. Burada geliyor. 1 ile 3 arası uyuyanı çok bu diyarların. Alışacağım elbet bende. Halen yavaşlamaya direnç gösteriyor bir şekilde bünye. Sanki yarın İstanbul’ a dönecekmişim gibi ondan da geri kalmayayım, bundan da tatil kafasında devam ediyor. Ne zaman ki biraz nefes almak için koşuşturmacam duruyor o zaman anlıyorum ki çooook uzun bir tatildeyim artık. Bakalım daha yeni nasıl cümleler kuracağım, meraktayım.
Yeni mekanlarla tanışıyorum evet ama bu zaten olası bişi… “Keçi” diye tam bana göre çok tuz yiyenlere uygun bir mekan yapmışlar. Geçen akşam oraya gittik. Yünan müziği eşliğinde sokak arası rakılamacası. Fiyatları gayet uygun, çocuklarla gidilebilen bir mekan. Biz rezervasyon için gündüz aradığımızda sahibi pazardaydı. Özelliği mezelerin hep taze yapılmasıymış. Hepsi birbirinden lezzetli mezelerden biz sadece 5 tane seçebildik. 5 minnak tabakla doyulur mu? Öyle de güzel doyduk ki. “Ellerinize sağlık” deyip kalktık mekandan.
