Ben küçükken bir dönem Kuşadası’nda yaşamıştık. Annem ile babam o pazar senin bu pazar benim gezerlerdi. Bunun nasıl bir hobi olduğunu, bundan nasıl bir zevk aldıklarını hiç anlayamadım. Ta ki cuma günü Bodrum merkezde kurulan cuma pazarına gidene kadar. Her çeşit ot, hadi merkezindeyiz diyelim. O börülceler, ısırgan, menekşe otları hele o kocaman yapraklı mis gibi pazıyı 1 liraya alınca koşarak tüm pazarı turlamak istedim. Kuruyemişin her türlüsü ay pardon yemişin :), peynirler hele ki zeytinlerin çeşitliliği akıl durduracak cinsten. Bir de çok tatlı amcalar var dedeme benzettiğim. Anlatıyor, bilgi veriyor. Neye iyi gelir, neye gelmez. Bildiklerini paylaşmak istiyor. Onları dinle, onlardan mutlusu yok tabi sonra biraz da tezgahındakilerden almak şartıyla. Artık bir pazar arabam bile var. Yeşil siyah kareli 🙂 Taze olan herşeyden almak hemen eve gelip dolaba yerleştirmek istiyor insan. Biz sıcak olur diye sabah 9 gibi pazarda oluyoruz. Umurça dan pazar yürüyerek 15 dakika giderken yürüyoruz, dönüşte yükümüz olduğundan taksiye biniyoruz 15 tl falan yazıyor. Biz baya kalabalığız ve evde ciddi bir tüketim var. Haftalık 200 tl lik alışveriş yapınca neredeyse 1 hafta gidiyor. Meyve çok çabuk tükeniyor. Onun önüne geçemiyorum ara alışverişlerle biteni yerine koyuyoruz bir şekilde. Çocukları şeftali ve yeşil üzümsüz bırakmak olmaz. Ha bir de sabah gidince çok az insan oluyor. Herkes maskeli ve çok dikkatli. Malını alman için pazarcılar bağırmıyor. Bence bu konuda Bodrum Belediyesi çok güzel çalışmış. Tertemiz, üstü kapalı, yanları açık olmasına rağmen içeride sigara içmek yasak. Yurt dışındaki pazarlara çok benziyor. Kışın çok daha uygun oluyormuş fiyatlar. Yine bir kış challenge ı daha! Kış bir gelivesede görüvesek gari 🙂

Aaaaa bir de unutmadan Salı günleri aynı yerde “tekstil pazarı” kuruluyormuş. Onu da gidince mutlaka paylaşırım sizinle.

Videoyu izlemeden önce şu şarkıyı bir açalım. Tam bu havalarda ortalık bu civarlarda: https://www.youtube.com/watch?v=K_9OfFkiz1E